“İnsanlar birbirlerini kendi egolarının çatlaklarından görür ve öyle tanır. Dolayısıyla hayat kocaman bir yanlış anlamalar bütünüdür.”

Z.Livaneli

Kişiler karşısındakini kendi kapasitesi kadarıyla algılar. Nasıl görmek istiyorsa odur. Fazlası değil. Kendi iç dünyasındaki alt çıkarımlarla benzerlik kurarak, o anda ifadeniz, sahneniz, duruşunuz neyse o yerleşir aklına, nasıl denk gelmişse, neyi yakalamışsa öyle, beden dilinize, sarf ettiğiniz birkaç cümleye, belki kılık kıyafet vs. dış görünüşünüze göre, ilk anlarda oluşan izlenim zannedilen önyargılarına göre fütursuzca kilitlediği kasaya hapsetmiştir kimliğinizi. Kitli kasanın içinden çıkmak imkansızdır, çabanız boşunadır. Siz artık onun tanıdığı biçimde varsınızdır. Siz aslında daha fazla meziyetler, güzellikler barındırıyor olabilirsiniz, gökkuşağından bile daha çok renkler taşıyabilirsiniz içinizde, bakışınız duruşunuz derin olabilir, kendinizi tanıyorsunuzdur ve halinizden memnunsunuzdur, hatta verebilecekleriniz ona fazladır belki de, o görebiliyor mudur acaba bunları?

Dere sorunsuz akar, fare de o dereden su içer, geyik de. Kimi için o dere kocaman bir okyanustur. Kimi için susadığında ulaşıp içebildiği birkaç yudumdan ibaret…

Günün birinde perde açılır, sahne ışıkları yanar, müziğin sesi yükselir, biri gelir der ki, sen o okyanussun ve hep öyle kalacaksın. Seni gerçekten tanıyan biri, seni görüyor demektir. Gökkuşağının tüm renklerini gören gözleri var demektir. Egolarını yenmiş ve karşına olduğu gibi en saf haliyle geçmiştir. Orda kimlik çatışması yoktur, bütünle birleşme vardır. Ruhen sana yakındır. Seni sessizliğinde de duyar, senin hissettiklerini derinden hisseder. Burada açığa çıkan güç derenin akış yönünü bile değiştirebilir.

Sevdiklerinizi kalplerinden tutamadıysanız elinizden kayıp giderler. İşin sırrı bu. Mayayı attığınız hamuru dinlenmeye aldığınızda yeterli ısı ve koşullar oluştuysa hamur kabarır. Ekmek olur, afiyetle yenir. Kalbinizde ısıttığınız sözcükler karşı tarafa doğru bir üslupla taşımayı başarırsanız maya etkisi yapar, ortamdan uzaklaşsanız da kendiliğinden kabarır ve ruhuna yerleşir. Kalpler arasında bir bağ kurulduysa, sözcüklere gerek kalmaz, fakat çaba her zaman gereklidir, kalıcılığı sağlamak; mayalı hamuru farklı süslerle biçimlendirip, çeşitlilik oluşturmak ve renklendirmekle ilgilidir. Bunları yaşarken aynı eşitlikte heyecan duyuyorsanız mutluluk gelir oturur sofranıza.

Uzun vadede karşılıklı çıkar sağlama amacıyla, yapay tutunma çabalarıyla süren ilişkiler, kişiler arasında sık meydana gelen çatışmalar doğurur. Bir ayrılıp bir barışan çiftleri baz alacak olursak, aslında birbirini görmeyen, kendi ihtiyaçlarını görmeyi üstün kılan sağlıksız bir döngüye girmiş olduklarını görürüz. En başa dönecek olursak, egoların çatlakları arasından tanışılmıştır ve bu yanlış sarmal döndükçe, içi boş dev bir çarkın altında ezilmekten öteye gidilmez. Ego perdesini kaldırmış sevgi diliyle birlikteliklerde ise şeffaflık vardır. Akış şeffaftır. Tıkanma olmadan, yormadan ilerler. Bu ikisinin ayrımı gayet açıktır.

Kalplerinize mayalar bırakın, dinlensin, olmuyorsa kendi haline bırak. Günün birinde perde açılır…

Ayben Günak

Cevap Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Instagram